11 Aralık 2017 Pazartesi

Enerji İçinde!


   Tekrar merhabalar! Uzun zaman önce seçim yapmanızı istemişim.İki konu vardı.Konu mu neydi? ''Popülaritenin insanlar  üzerindeki etkisi ve ''Motivasyon''Galip gelen konumuz ''Motivasyon''oldu ve ben de bir haftalık çalışmadan sonra yazımı tamamlama fırsatı buldum. 💚

    Son zamanlar en sık karşılaştığım soru şu oldu:''Nasıl bu kadar enerjik ve pozitif kalabiliyorsun Tuğçe!''  Çünkü, yaptığım her şeyi sevgi ve aşkla yapıyorum. 💚 ve de bolca şükrediyorum.Yaptığım her şeyi tutkuya, aşka dönüştürdüğüm zaman yapılan her ne olursa olsun gözüme bambaşka dönüşüyor. Siyahı, beyaz yapabilmenin yolu da bu.Tamamen bakış açısıyla ilgili. Kediyi, aslan; deveyi de cüce yapmak tamamen sizinle alakalı bir eylem. Bu konuda istekli olmak ve eyleme geçmek yeterli olacaktır.

   Uzun zamandır beni mutlu eden, yapmaktan büyük keyif aldığım şey spor oldu. İnsanın ruhunu doyurduğu kadar bedenini de doyurması gerekiyor.  Sporun hem kendisi tutku hem de spora devam ettikçe bu tutku daha da çok sarıyor sizi.Daha da çok yapmak istiyorsunuz. Tutku, alışkanlıkla harmanlanıp daha da güzel bir hal alıyor. Hem ruhen hem fiziken rahatlayıp motive oluyorsunuz. Daha doğru nefes alıyorsunuz.Daha çok hareket etmek, daha fazla su içmek, daha fazla dans etmek istiyorsunuz. Hayatınızı da bu doğrultuda devam ettiriyor, yenilen, içilen şeye daha çok dikkat edip sporla ve beslenmeyle ilgili birçok şey araştırıp yeni şeyler öğreniyorsunuz. 💚

   Hayatınızdaki olumsuzlukları, stresi,kaygıyı,üzüntüyü, yılmışlığı ve günün gerginliğini o dakika bırakıveriyorsunuz oracıkta. Kaybettiğiniz kaloriyle gidiyor bunlar da. Pozitiflik yayıyor hem size hem çevrenize. En yakındakine ulaşmak  değil, uzaktakini istiyorsunuz. Tabi bunları yapmak için önce beyni harekete geçirmeli.Ben, akıldan geçen her şeyin yaşanılacağını düşünenlerdenim. Hele ki onu birden fazla belki de yüz defa düşünüyorsanız o işi olmuş bilin. Bir söz var ya bana kalırsa o da buradan gelir.'' Bir şeyi kırk kere söylersen olur''' 🙋 Kırk kere söyleyelim, oldurana kadar da uğraşalım.

   Bir insan neyi, ne kadar ısrarla istiyorsa, ne kadar çok düşünürse hayatı da o yönde değişiveriyor. Pozitif ve güzel düşünmek eksilmesin kalbimizden ve etrafınızda güzel düşünen insanlar olsun. Olumsuz ne varsa uzaklaşın çevrenizden bir koşu...''Yapamazsın'' ''Boşver'' diyenlerden, ''ben yapamadım, sen de yapamazsıncı''lardan uzaklaşın.

   Ve... ''Tutku'' ile yapabileceğiniz şeyler olsun ama bugün.Bugün! Aklınızda ne varsa şimdi yapın.''Yarın''kelimesi, ertelemek içindir. Lou Salome'nin söylediği gibi ''Dünya sana hediye sunmaz, inan bana. Bir yaşam istiyorsanız, çalın onu.

        Sporlu günler 💜

28 Kasım 2017 Salı

Alın muffin kalıplarını, mutfağa giriyoruz!


Salı gününü ‘’Misafir ol gel bana, muffinler yaparım sana…’’ günü olarak ilan edip,kolları sıvadım J Mutfağa girince kendimi kaybediyorum, özellikle konu pasta ve kek ve türevleriyse :))  Tatlı yapmak tam bir terapi J
  İnsanın günlük hayatta kendini mutlu edecek şeyler yapması gerekiyor ve bana göre günü dolu dolu yaşamak gerek J Bu kek yapmak,spor yapma,kitap okumak, film izlemek, her gün bir tane güzel bir cümle söylemek olabilir.Hayattan mutlu olmak, zevk almak için yapabileceğimiz öyle güzel şey var ki…
   Anı yaşayın fakat gelecek için planlar yapın J Mutluluk sizinle ve sevdiklerinizle olsun… <3
Resim yazısı ekle

21 Kasım 2017 Salı

Kendin olmak.

 Sizin de bazen hayatın akışı içerisinde durup, dinlenip düşünmeye vaktiniz olmuyor mu?
Hayatın girdabından, hırsından ve karmaşıklığından ne kadar kaçarsanız o kadar sarılıyorsunuz kendi hayatınıza. O kadar kendiniz oluyorsunuz.
   Zaten en güzeli de bu olmak değil mi!? Kendin olmak.
  Bazen gülerek, bazen ağlayarak bazen lanet ederek deneyimliyoruz yaşamı. Yaşadıklarımız çok şey katıyor, kocaman yapıyor bizi...
   Ne yaparsanız yapın yüreğinizle yapın. Kılavuzunuz yüreğiniz olsun. Hayatı sadeleştirin, dua edin, şükredin. Keşkeleriniz çok az, iyi kileriniz sonsuz olsun.Dedikodudan uzak duran dostlara ve sonsuz mutluluk olan kitaplara sarılın. (Kendime Not) 





Çocuk üzerine...

Çocuğun ilgisini çekecek hiçbir hobi edinmez, hiç çocuk olmamıș gibi yașar, çocuğun eline tablet verip keyfinize bakarsanız olacaĝı budur.Sen, ben, o, biz...Ne kadar erdemli ve sorumluk sahibiyiz? Önce kendinize değer verin ki çocuk da kendine değer verebilsin. Saygı duyun, sevgi verin. Ötekileștirmeyin asla ama asla yeteneğini görmezden gelmeyin.

Çocuklar robot değil, herkes aynı șeye ilgi duyamaz.Herkes aynı șeyden hoșlanamaz. Kimse mükemmel değilken sen o çocuktan mükemmeli bekleyemezsin. Çocukları "koyun"laștırmayın. " Aaa! Filancanın oğlu doktor oldu, șunun kızı öğretmen, mimar, avukat oldu..." gibi karșılaștırmalara, kalıplara girmeyin.

Șunun farkına varmamız gerekiyor artık bence...Öncelikle bir insan yetiștiriyoruz.Bir çiçek ya da evcil hayvan değil ki bunlar bile "farklılık"larına göre muamele edilen kıymetli canlılar. Çocuk, bir bireydir. Kendi kararlari, kendi merakları, kendi hayalleri vardır. Bırakalım kendi öğrensin hayatı. Bizim korkularımızı, endișelerimizi hatta yapamadıklarımızı yüklemeyelim onlara. Yeni bir biz yaratmayalım.

Beğendiğim ve ișin özü olan Gülistan Sinanoğlu yazısıyla noktalamak istiyorum.(Kendime Notlar)


"Herkesin doktor, mühendis ya da öğretmen olmak zorundaymış gibi davrandığı bir ülkede yaşıyoruz biz. Yetenekleri hiçe sayarak, görmezden gelerek yapıyoruz mesleğimizi. Havuz problemlerini çözebilen bir çocuk hayattaki bütün problemleri çözer zannediyoruz. Ya da onu çözemeyen hiçbir problemin altından kalkamaz. Bu nedenle de eziyoruz o küçücük ruhları. Sınavdan sınava koşturarak, başarısızlık duygusunu daha kendilerini bilmedikleri yaşlarda tattırarak gerçekleştiriyoruz bunu. Neleri yapabileceklerini değil neleri yapamayacaklarını öğretiyoruz onlara.''

Kadın....

Kanım donuyor, yazmakta zorlanıyorum. Hangi kelimeyi nereye ve nasıl koyacağımı bilmiyorum.      Herkes gibi fazlasıyla üzgün ve sinirliy...